Kıymetli Ziyâretçilerimiz;

Uykudan Önce Programı’nda bu akşam Üzgün, Çekingen ve Korkmuş Kaşık ile bir çocuğun mahzun hikâyesini dinledik! ?

Bir gün çocuk mutfak tezgâhında Üzgün Kaşık’ı görmüş. Onu bu hâlde görünce şaşırmış ve aralarında şu konuşma geçmiş:

-Ne oldu sana cici kaşık?! Neden üzgünsün? Seni maksadına uygun kullanmıyorlar mı??

– Hayır, kullanıyorlar; fakat sonra bulaşık makinesine atıyorlar. Kaynar sularda yıkandığım yetmezmiş gibi bir de o zararlı deterjanı içime çekmek zorunda kalıyorum. Bu insanlar yüzünden hasta oluyor, çatlıyorum.?

-Hay Allah! Peki sen, nasıl yıkanmak istersin??

-Beni sâdece tabii sabunlarla veya ılık su ile ellerinde ve nârince yıkamalarını isterim; fakat söylesem duymazlar. Peygamberimiz onlara: “Âhirette benimle berâber olmak istiyorsan secdelerini çoğalt.(Müsned)” buyurmuşken doğru düzgün namaz bile kılmıyorlar. Beni hiç dinlerler mi?!?

Ardından orada oturan Çekingen Kaşık söze atılmış:

– Nasıl da yarama parmak bastınız! İnsanlar üzerime sinen yemek kokularını gidermek için de zararlı deterjanları kullanıyorlar. Sonra ben zehirleniyorum. Bu durumdan ben de çok şikâyetçiyim, ben de çok zarar görüyorum; fakat alıp çöpe atarlar diye onlarla konuşmaya çekiniyorum. Ne olur sanki limon ve tuzu karıştırıp güzelce yanaklarımı okşasalar, sırtımı ovsalar! O zaman mis gibi kokarım; fakat artık insanlara birşey söylenmiyor ki! Meselâ Sevgili Peygamberimiz Müslüman hanımlara dışarı çıkarken el ve yüz dışında kalan yerlerini örtmelerini, erkeklere de edepli giyinip harama bakmamalarını buyurmuşken (Buhâri, Müslim), bakıyorum, insanlar bu emri bile umursamıyorlar. Benim isteklerimi nasıl duysunlar?!?

Bu defa orada duran Korkmuş Kaşık başlamış konuşmaya:

– İnsanların duyarsız hâllerinden bıktım! Onlar hakka, hayra, iyiliğe ve doğruluğa ne kadar da kayıtsız! Ne doğru düzgün giyiniyor ne de düzenli namaz kılıyorlar! Tadım tuzum kalmadı. Çok korkuyorum! Hâlbuki ben de sizin istediklerinizi isterdim; bir de bakım yapsınlar, hakîkî zeytinyağı ile yağlasınlar isterdim; fakat bunu onlara söyleyemem. Çünkü onlar bildikleriyle bile amel etmiyorlar. Bir de bunu söyleyerek onların daha büyük bir vebâl altında kalmalarından korkuyorum. Onlar sünneti seniyyeleri yaşamayı bile ihmâl ediyorlar. Suyu ayakta içip, ayakkabılarını silkelemeden giyiyor, saçlarını taramayıp, misvak dururken dişlerini tehlikeli mâcunlarla fırçalıyorlar. Onlar kendilerini bile düşünmüyorlar ki beni düşünseler! ?

Bu konuşmalar üzerine çocuk düşünmüş. Demiş ki:

“Doğrusu Üzgün Kaşık’ın namaz kılmayanlara üzüldüğünü, Çekingen Kaşık’ın hakkı söylemeye çekindiğini, Korkmuş Kaşık’ın daha çok vebâl altında kalırlar diye doğruları söylemekten korktuğunu hiç düşünmemiştim!”?

Bu konuşmalar karşısında o kadar te’sir altında kalmış ki başlamış duâ etmeye:

“Allâh’ım! Bizi, namazlarını güzelce kılanlardan, tesettürüne dikkat edenlerden ve uzuvlarını rızân yolunda kullananlardan eyle! Haksız olduğunda mahcûbiyetle özür dileyenlerden ve lûtfuna lâyık hâle gelenlerden eyle!

Rabb’im! Biz, Sen’in cennetini ve cemâlini hak edecek düzgün amellere sâhip değiliz; lâkin ne olur bizleri affeyle! Sen bize tevbeyi ve düzelmeyi nasîp eyle!

Çünkü Sen’in emirlerine uyup yasaklarından kaçınmazsak, bizim îmânımız da o kaşıklar gibi çatlayıp gider! Zararlı deterjanların tahta kaşıkları bozduğu gibi haramlar da bizi yıpratır, bunaltır ve zehirler! Sen bizleri koru Yâ Rabbî!”

“Âmîn!”

İşte bu hikâyenin ardından hepimiz kendimizi zararlardan korumaya niyet ederek yataklarımıza geçtik. Öyle sanıyoruz ki bundan sonra gördüğümüz her tahta kaşık, bize bu hikâyeyi hatırlatacak!?

Eğer sizler de programlardan istifâde etmek isterseniz ücretsiz kayıt ve bilgi için hemen 0542 808 82 58 numaralı telefonu arayabilirsiniz!

Müellife: Merve Doğancı



Yorum

  1. Sevil Fırat dedi ki:

    Artık evlerdeki tüm tahta kaşıklar, sizin vesîleniz ile çok mutlu??? Rabb’im sizden râzı olsun Gülberenk ???

Yorum Yap