Kıymetli Ziyâretçilerimiz,

Bu akşam Uykudan Önce’de, inanmaktan ve Allâh’a güzelce sığınmaktan bahsettik. ☺️

İmân, güvenmek ve samimiyetle inanmakmış. Her insan, inanma ihtiyâcıyla doğarmış. Sevgili Peygamberine ve Rabb’ine inananlar hür, cesur ve kuvvetli olurmuş. Kendine, muhataplarına ve yaptığı işin doğruluğuna îman edenler ise gayret edecek ve başaracak gücü bulurmuş.

Yalnızca inanmak değil, inanılan ve güvenilen bir insan olmak da çok mühimmiş. Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan ve Allah’ın emir ve yasaklarına riâyet ederek yaşamaya çalışan insanlar, emin imiş.

Bâzı insanların, kalpleriyle söyledikleri aynı olmazmış. Onlar, kötü niyetlerini tebessümle gizleyen iki yüzlü kimselermiş. Bu hiç iyi bir şey değilmiş.

Gülberenk Çocukları “Allâh’ım, içimi dışımı temiz ve bir eyle. Beni doğru sözlü, güzel özlü bir insan eyle!” diye duâ edermiş. Sonra da bütün kuvvetini hayırlı işlerde kullanırmış. Yapamıyorum demez, yapmayı denermiş. Zaten eğer niyetimiz sağlam ise Allah bize yardım edermiş. 🙂

Susulması gereken yerde susmak, konuşulması gereken yerde konuşmak çok mühimmiş. Meselâ, dedikodu edilen bir yerde insanları îkâz etmek için konuşmak; namaz kılınıp duâ edilen bir yerde ise dikkat dağıtmamak için susmak gerekirmiş. Bize bir şey söylediğinde annemizi, babamızı, öğretmenimizi saygıyla dinlemeliymişiz. Saygı bekliyorsak evvelâ saygılı olmayı seçmeliymişiz. Boş konuşmaz, lûzumsuz suâller sormazsak, saygıdeğer bir insan olabilirmişiz.

Üstelik, doğru ve saygın konuşmalar yapabilmek de inançla alâkalıymış. Meğer insan en iyi, inandığı hususlarda konuşabilirmiş. Bir hususta tam îmân ile fikir sâhibi isek, o mevzû bizim için çok mühimse kitaba deftere bakmadan, kalpten anlatabilirmişiz. Bir insan, yaptıkları ve yapacakları hakkında bizim tam olarak güvenimizi kazanmışsa, onu da cân u gönülden savunabilirmişiz. Îmânımız; bilhassa Rabb’imiz ve Sevgili Peygamberimiz hakkında saçma sapan konuşmalar yapanlara karşı bizi cesur ve kuvvetli kılarmış.

İnsan inandıkça, sevgisi ve saygısı da artarmış. Meselâ, annemize ne kadar çok inanırsak, o kadar sever ve saygı duyarmışız. Bunu öğrenince duâ ettik: “Allah’ım! Annemizi, babamızı, büyüklerimizi bize karşı mahcûb etme. Onları doğru, dürüst, muhterem ve inançlı insanlar eyle. Âmin.” Bu duâ çok mühimmiş. Çünkü insan ancak, güvendiği ve inandığı kimseye derdini açabilirmiş.

İnanmak, derdi de sevinci de paylaşmayı getirirmiş. Okulda veyâ dışarıda anormal bir şey yaşar da sıkıntıya düşersek, emin olduğuna inandığımız büyüklerimize bunu muhakkak anlatmamız gerekirmiş. Yoksa başımıza daha büyük zararlar gelebilirmiş.

Birine ne kadar inanırsak inanalım, birini ne kadar seversek sevelim, aslâ Allâh’ın sınırlarını çiğneyecek kadar güvenmememiz gerekirmiş. Allâh’ın helâl dâiresi dışına çıkarsak, en güvendiğimiz insanlarla bile sıkıntı yaşayabilirmişiz.

Bir Gülberenk Çocuğu kendisine ve Allah’a ihlâsla inanır, O’nun sınırlarını korumaya çalışır, hayırlı işler ve çalışmalar yaparmış. Zaten, kendimize inanmamız, Allâh’ın lûtuflarına inanmamızmış. Çünkü bizi yaratan, yaşatan ve nice kabiliyetle donatan, yüceler yücesi Allah’mış.

Tüm bunları tefekkür ettikten sonra, sağımıza dönüp yatınca, evet evet, dedik, bu programları diğer arkadaşlarımız da dinlemeli, mutlaka!  🙂

 



Yorum

  1. Emine Akyasan dedi ki:

    İman;inanmak. Bu hayattaki en güçlü duygumuz. İnanmak/güvenmek kadar inanılır/güvenilir olmak ta çok mühim.El-emin vasfı!
    Gülberenk; sana bakınca Efendimiz (s.a.v) in güvenilirliğini hatırlıyorum. Doğrusu sen zaten bana hep Efendimiz (s.a.v) i hatırlatıyorsun. Asrı saadetten Ahir zamana yansıyan bir Işıksın Gülberenk!O’ndan gelen râyihâsın⚘♥️

Yorum Yap