Sevgili Arkadaşlar!
Bu ay Gülberenk’te Dayanışma konusunu işledik. Dayanışma, destek olmak, paylaşmak, yardımlaşmak demekmiş.  😎
Vicdanının sesinin dinleyerek cömert, merhametli ve diğergam olan insanlar, mutlu ve huzurlu olurlarmış  😆  Sadece insanlara değil, hayvanlara, bitkilere, canlı cansız tüm mahlukata karşı merhametli olmamız gerekirmiş.  🙂
Meğer elimizdeki bütün imkanlar, ihtiyaçlarımızı gidermemiz ve muhtaçlara yardım etmemiz içinmiş. Zaten, bencilce hep kendisi için yaşayan insanların kalpleri ve yüzleri çirkinleşirmiş.  😕
Dayanışmanın nasıl da etkili olduğunu, Kaşık, Çatal’a yardım edince anladık. İkisi beraber zeytini öyle bir yakaladılar ki! 😯  Uzun zamandır peşinde oldukları Zeytin’i yakaladıkları için çok da mutlu oldular.  😀
Nasreddin Hoca, Hükümdarın bakılması için verdiği filden şikayetçi olarak kendisinden yardım isteyen, sonra da onu yalnız bırakarak kaçıp giden köylülere çok iyi bir ders verdi. Böylece köye bir de yavru fil gelince, köylüler yaptıklarına bin pişman oldular; ama iş işten geçti.  😯
Meğer birlikte yola çıktığımız arkadaşımızı yarı yolda bırakmamız, vefasızlıkmış. Dayanışma, vefalı olmak, sonuna kadar sabırla yanında olmakmış.  😎
Bir elin nesi var, iki elin sesi var derler ya meğer aslında bir elin de sesi varmış. Hem beş tane parmağı, beş tane de tırnağı varmış. Hatta bir elin yapabildiği birçok da iş varmış. Bir elimizle sevebilir, kızabilir, merhaba ve hoşça kal diyebilirmişiz. Bir elimizle gül tutarak annemizi sevindirebilir, herhangi bir eşyayı yerinden çekebilir, kardeşimizin elinden tutubilirmişiz. Bir el deyip geçmemeli; fakat iki elin her zaman bir elden daha fazla iş yapabileceğini de çok iyi bilmeliymişiz.  🙂
İşte böyle arkadaşlar! Şimdi yeni program için hazırlıklar yapmamız gerekiyor. Üstelik Adapazarı’ndaki arkadaşlarımız da bizi bekliyor. Öyleyse durmayalım. Dayanışma içinde, güzel işler yapmaya devam edelim!  😀
Şimdilik hoşça kalın!  🙂



Yorum Yap