Kıymetli Ziyaretçilerimiz,

Türkiye Gençler Arası İletişim Platformu, Gülberenk Değerler Eğitimi Derneği Kurucu ve Başkanı, Eğitimci – Yazar Neslihan Nur TÜRK ile yaptığı röportajı, aşağıda paylaşıyoruz. 🙂

 

  1. Neslihan Nur Türk kimdir?

 

Bir kaç kitabın, bir çok şiirin ve şarkının yazıcısı. Bir tek hocanın talebesi, bir çok talebenin hocası. İstanbul’un şoförü. Oğlunun anası. Beyinin hanımı. Evinin hizmetçisi. Gülberenk Değerler Eğitimi Derneği’nin başkanı. Nice hâdisenin şaşkını. Eksikleri ve üstün taraflarıyla insanlardan bir insan; fakat en önemlisi, Allah’ın kulu, Hazreti Muhammed Mustafa sallallâhu aleyhi ve sellemin ümmeti ve bu Dünya’nın hep, içten içe yabancısı.

 

  1. Gülberenk Değerler Eğitimi Derneği’ni kurma ihtiyacı nereden doğdu?

 

Öncelikle şunu belirtelim: Gül, en güzel örnek, Sevgili Peygamberimizin remzidir. Renk, O’nun rengârenk ümmetinin temsilidir. Gülberenk, insanlığın günden güne unutmaya ve kaybetmeye başladığı kutlu değerleri hatırlatmak, sabrı, şefkati, merhameti, cömertliği, diğergamlığı, çalışkanlığı ve nice başka güzelliği anlatmak için kurulmuştur.

 

Yıllardır zaten yapmakta olduğumuz bir takım hizmetleri bir dernek çatısı altında toplayarak hem çalışmalarımızdaki niyetin ciddiyetini, hem de devam etmek noktasındaki azmimizi, insanların daha iyi anlayabilecekleri bir dille ifâde etmiş olduk. Böylece kimliğimiz, neler yaptığımız, maksadımız ve kararlılığımız noktasında, herkes tarafından daha iyi ve doğru anlaşılmayı istedik.

 

Gülberenk Değerler Eğitimi Derneği, ülkemizde ve Dünyada yaşanmakta olan şiddetli kavram kargaşasının, millî ve mânevî değerlerimizde meydana gelen ciddi yıpranmanın önüne geçebilmek derdiyle doğdu. Yeni neslin hayırla inşâsından mes’ûl olduğu hissiyle de oldukça yoğun bir tempoyla çalışmayı sürdürüyor.

 

  1. Gülberenk Değerler Eğitimi Derneği’nde ne tür hizmetler vermektesiniz?

 

Çocuklar için eğitici sahne ve radyo programları, gençler ve hanımlar için de konferans ve konser programları hazırlıyoruz. Türkiye genelinde, çeşitli vakıf ve derneklerle işbirliği hâlinde turneler yaparak milyonlarca insana ulaşıyoruz.

Eğitimcilerin eğitimi adına da çalışmalarımız var ki bunlardan birisi “Müzikâl Değerler Eğitimi Dersleri”. Hareketli ve ritmik bir üslûbun daha etkili olduğu gerçeğinden yola çıkarak, şimdilik yedi ilde gerçekleştirdiğimiz bu dersleri, Türkiye genelinde Diyânet ve Milli Eğitim kapsamında görev yapmakta olan tüm hoca hanımlara ve fahrî olarak çalışmakta olan tüm gönüllü eğitimcilere ulaştırmayı hedefliyoruz.

 

Bu güne kadar, İstanbul başta olmak üzere, kırka yakın ilde, o illerde hizmet vermekte olan çeşitli dernek ya da vakıflarla işbirliği içinde, bir ya da daha fazla organizasyon gerçekleştirdik. Yurt dışındaki ilk hizmet yerimiz de Tanzanya oldu. Kütahya Altın Çocuk Derneği işbirliğiyle,  oradaki yetimlere hâmîlik yapıyoruz. Çocuk şarkılarının İngilizce çevirileriyle ilgili çalışmamız da yine Tanzanya’daki yetimlerimiz için devam ediyor.

 

Değerlerimizin anlaşılması ve yaşatılması gâyesiyle kaleme aldığımız ve alacağımız kitaplar, Erkam Yayınları aracılığıyla, yurt içinde ve dışında birçok okuyucuyla buluşuyor.

 

Değerlerimizi konu alan beş ayrı çocuk şarkısı albümünün hazırlıkları ise sürüyor.  Bunlar dışında yine beş albüm şeklinde değerlerimizi konu alan radyo programları ile ilgili çalışmamız da devam ediyor. Çok yakında hizmete sunacağımız bu projeler için son derece heyecanlıyız.

 

  1. Hizmet alanınızın büyük bir kısmını çocuklar oluşturmakta, özellikle çocuklara yönelmenizin sebebi nedir?

 

Çocuklar duvarsız, ön yargısız, her türlü bilmişlikten uzak, verileni almaya hazır çok kaliteli insanlar. Üstelik onlar, “gelecek” dediğimiz zaman diliminin de idârecileri olacaklar. Alacakları farklı rollerle, yarınları onlar kuracaklar.  Dolayısıyla Gülberenk olarak çocukların eğitiminin, geleceğin îmârı olduğuna, onlar için verdiğimiz her emeğin muhakkak karşılık bulacağına inanıyoruz. Bu sebeple, hatta gençlere ve hanımlara konferanslar verirken bile aslında gizli hedefimiz, yine çocuklar. Zîrâ çocuklar, konferans verdiğimiz ablaların, annelerin, öğretmenlerin, halaların, teyzelerin eğitimiyle yetişiyorlar.

 

  1. Gülberenk’teki hizmetlerinizin karşılığı olarak nelerden faydalanıyorsunuz?  Ne gibi kazançlar elde ediyorsunuz?

 

Gülberenk’teki hizmetlerimiz bizim âhiret yatırımımızdır. Dolayısıyla, klasik anlamda bir karşılık ya da kazanç beklentisi içinde bulunmuyoruz. Dernek ya da vakıf çalışanı olmak, çoğu zaman fedâkârca kendinden vermeyi gerektirir. Hele de o kurumda kurucu başkansanız, sizin herkesten çok daha fedâkâr olmanız icap eder. Üstelik yapmakta olduğumuz çalışmalar, fazladan bir şey değil, bilakis birer Müslüman olarak boynumuzun borcu olan işlerdir. Hâsılı, eğer Gülberenk hizmetleriyle ülkemizde ve Dünyada güzelliklerin yaşanmasına vesile olabilir, çocuklarımızın, gençlerimizin ve yetişkinlerin gönlünde hayırla yer edebilir, onların iki cihan sevinçlerine katkıda bulunabilirsek, hele de yaptıklarımız, râzı olunmuş birer sadaka olarak amel defterlerimizde karşımıza çıkarsa, işte bizim için en büyük kâr ve kazanç bu olur.

 

  1. Üniversite mezunu olmanızın hizmetinize katkısı var mı? Niçin akademik kariyer yapmadınız?

 

Bizim üniversite okuduğumuz yıllarda, sık sık psikolojik saldırılar olurdu. Başörtülü olduğumuz için sorgulanmak,  savunma yazıları yazmak, sınıfta olduğumuz halde yoklama listesine “Yok” yazılmak, stajlara alınmamak gibi ilginç durumlara mâruz kalırdık. Dolayısıyla üniversite bizim için akademik bir eğitim merkezinden çok,  “Ben Kimim?” sorgulaması yaptığımız, kimliğimizi fark ettiğimiz, cephemizi seçtiğimiz bir savaş alanına dönüştü. Mezun olduğunuza şükrettiğiniz ve “Allah kurtardı!” dediğiniz bir yerde daha fazla kalmayı ve akademik kariyer yapmayı, hâliyle düşünmüyorsunuz.

 

Zaten kariyerin, gayrete bağlı bir gelişme süreci olduğuna inanıyorum. Bence, saygınlığı ve istikbâli kurumların değil Allah’ın verdiğini bilen ve  bu şuurla çalışan herkes, kariyer sahibi olabilir. Hem eğer kariyer, alanında uzmanlaşmak, başarılı olmak ve eserler ortaya koymaksa, o noktaya da büyük ölçüde ulaştığımı zannediyorum. Üniversite bitirme tezine ek olarak basılmış dokuz kitap, çıkmış iki albüm, yetişmiş binlerce öğrenci, kurulmuş bir dernek, devam etmekte olan onca hizmet ve tamamlanmak üzere bulunan projeler, herhalde biraz bununla ilgili olsa gerek. Zaten hizmetin de üniversite mezuniyetiyle değil, insanlık ve kulluk mes’ûliyyetiyle alâkalı olduğunu düşünüyorum ki o şuuru kazandıran okul, başka…

 

  1. Bahsettiğiniz hangi okul?

 

Öyle hemen dört senede diploma alamayacağınız, çok daha nitelikli, çok daha eğitici ve zorlu bir okul. Fatih Sultan Mehmed’i, Aziz Mahmud Hüdayi’yi, Yunus Emre’yi, Mevlânâ’yı yetiştiren okuldan, mâneviyat okulundan bahsediyorum. İnsan, ne için yaratıldığını bilmedikçe, Yaratanının emir ve yasaklarını tanıyıp ona göre bir hayat sürmedikçe, bitirdiği diğer okulların pek de bir faydasını göremiyor.

 

Meselâ, tıp fakültesinden mezun olan birini doktor yapacak esas sâik, insanlara duyacağı şefkat ve merhamettir. İnşaat mühendisliğinden mezun olan birinin kariyeri de helâl haram bilmesiyle mümkün olabilir. Hakka hukûka riâyeti olmayan birinin avukatlığı kime yarar?

 

Burada, diğer okulların müfredatlarında bulunmayan konular var. Oralarda çalışan öğretmenlerin kazandıramadığı erdemler var. Hiçbir okulda öğretilmeyen; fakat bu mâneviyat okullarında kavratılan hakikatler var. Bu sebeple, dilerim Allah herkesin yolunu, o kıymetli okullara uğratsın. Kariyerini “Allah’a Kulluk” alanında yapmış üstadların ders verdiği bu okulları, arayıp bulmak lâzım.

 

  1. Devam etmekte olan ve gelecek projeleriniz nelerdir?

 

Devam eden projelerden birincisi, beşinci yılına girmiş olan Gülberenk Eğitici Çocuk Programları. Türkiye genelinde her ilde birer ekiple taçlanacak, bir yandan da Dünya çocuklarına ulaşacak inşallah. İkincisi konferans programlarımız ki daha geniş kitlelere ulaşmak azmiyle sürdürüyoruz. Tefekkür konserleri, Çocukça 60 Dakika ve Tebessüm Buluşmaları da devam eden diğer projelerimiz.

 

Gerçekleşecek olanların ilki ise millî ve mânevî değerlerimize vurgu yapacağımız, çocuklara yönelik radyo programları.  Birer albümde toplayacağımız ve yabancı dillere de çevirmeyi düşündüğümüz bu programların, nice yıllara uzanan sağlam birer eser olacağına ve sayısız çocuğun gönlüne ulaşacağına kuvvetle inanıyoruz.

 

Çocuk şarkıları albümlerimiz ise yakın bir zamanda elimizde olacak inşallah. Üçü güzel ahlâk, ikisi de ibadet konularını işleyen çocuk şarkılarından oluşacak beş ayrı albümün hazırlıkları tamamlanmak üzere.

 

Bunlara ek olarak Gülberenk Çocuk Programlarının metin dosyalarını oluşturuyor ve kitap çıkarmaya hazırlanıyoruz. Empati konulu üç kitaplık serimizin baskıya verilmesine de çok az kaldı.

 

Âna yoğunlaştık. Gelecekte daha başka ne gibi projeler olur, onu da Allah ömür verirse, birlikte göreceğiz.

 

  1. Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

 

Gül gibi kokmak isterlerse, gül civârında dolaşsınlar. Kariyer yapmak isterlerse, Allah rızasına uygun bir şekilde, Allah için çalışsınlar. Yeryüzü Müslümanların mescididir. O halde “Şu kurum” ve “Bu bina” kalıbından sıyrılsınlar ve içlerinde sapasağlam bir inanç olduktan sonra, her yerde hizmet edebileceklerini unutmasınlar. Daha iyi bir hizmet için, gerekiyorsa, kendi kurumlarını oluştursunlar.

 

Küçük düşünmesinler. Büyük de düşünmesinler. Devâsâ düşünsünler. Çünkü onların, zamana ve mekâna sığmayan, tüm hazineleri elinde bulunduran bir Rableri var. O halde hayâllerini tertemiz ve sınırsız kursunlar. Hizmet etiketle ve parayla yürümez. Hizmeti yürüten, ihlâs, samimiyet ve fedâkârlıktır. Bu değerlerin eğitimi de mâneviyat okullarında verilir.

 

Hangi okuldan mezun olurlarsa olsunlar, mutlaka bir mâneviyat okuluna kayıt yaptırsınlar. Sâfiyet, iyi niyet ve gayretle açılmayacak kapı yoktur. Eğer akıllıysalar, bu üç anahtara bir de himmeti eklesinler. Himmet, bir Allah dostunun pozitif enerjisinden alınan nasiptir. Bu nasipten de payları olursa, ölene dek sadece dilleri ve hâlleriyle şükretsinler. Her ne ki olmuştur, Allah oldurmuştur. Her ne ki ölmüştür, Allah öldürmüştür. Bu gerçeği kavramaya çalışsınlar.

 

Gençlere tavsiyelerde bulunuyorum; fakat ben de daha kırkı yeni çıkmış bir bebeğim. Ne kadar büyürlerse büyüsünler, içlerindeki bebeği öldürmesinler. Ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, muhtaç olduklarını unutmasınlar. Gönüllerine gelirse, bizim için de duâ etsinler. Zîrâ biz de ancak, Allah’tan gelecek her hayra muhtâç fakirlerdeniz. Vesselâm.

 

 

 



Yorum Yap