Kıymetli Ziyâretçilerimiz,

Bu akşam da Uykudan Önce Programı’nda, sevinçle ve şükürle berâberdik. “Edep” mevzûundan bahsettik.

Meğer edep; utanmak ve uslanmakmış. Aynı zamanda, zarâfet ve nezâketmiş. Öğrendik ki… Konuşmanın, uyumanın ve yemek yemenin edeplisi, az, öz ve yerli yerinde olanı imiş. Allâh’ın haram kıldığı yemekleri yemememiz, kötü ve çirkin işleri yapmamamız, O’nun yasakladığı vakitlerde uyumamamız gerekirmiş.

İnsan Allâh’a karşı edepli olduğunda, günah işlemekten sakınır, yanlış işler yapmaktan kaçınır ve O’nun kendisini her yerde gördüğünü hiçbir vakit unutmadan yaşamaya çalışırmış. Eğer arkamızda bir kameranın olduğunu ve sürekli seyredildiğimizi bilsek; oturuşumuza, kalkışımıza ve her davranışımıza dikkat edermişiz.

Aslında, Allah bizi her an her yerde görüp gözetir ve seyredermiş. Büyükler bu hakîkate dikkatimizi çekmek için, “İlâhî Kamera” tâbirini kullanır ve anlamamızı kolaylaştırmak isterlermiş. Her dâim bu şuurla yaşamamız, tek başımızayken bile edepli olmamız, başkaları bizi görse de görmese de doğru ve düzgün davranmamız gerekirmiş.

Her işimizi lillâh; yâni Allah için yapmalıymışız. Zâten, en büyük hürmeti, en derin sevgiyi, en içten şükrânı hak eden, O imiş.

Meğer yalnız başınayken abuk sabuk davranmaya alışmış insanlar, toplum içinde de edepli olmakta zorlanırlarmış. Çünkü insanın alışmadığı şeyi yapması, hiç de kolay olmazmış. Eğer kendimizi doğru ve edepli yaşamaya alıştırmazsak, genellikle hatâ yaparmışız.

Gözlerimizi kötü görüntülerden, kulaklarımızı dedikodulardan ve çirkin konuşmalardan, dilimizi yanlış sözlerden, ellerimizi ve ayaklarımızı haram işlerden koruyabilirsek; işte o zaman, emânete riâyet etmiş olurmuşuz. Hem o vakit, tevbe etmemizi gerektiren bir duruma da düşmezmişiz.

Tevbe; işlenmiş günâhın veyâ suçun, bir daha yapılmayacağına dâir verilen sözmüş. İnsan bilerek veyâ bilmeyerek günah işlerse, eğer aklı da varsa, mutlakâ tevbe etmeliymiş.

Tevbenin kabûl edilmesi için aşağıdaki şartları yerine getirmek gerekirmiş:

1. Yaptığı yanlışlardan ötürü samîmî bir pişmanlık; yâni nedâmet duymak.
2. İşlediği günahlardan nefret edip onlara bir daha geri dönmeyi, ateşe girmek kadar fecî görmek.
3. Tevbeyi sâlih ameller işleyerek destekleyip kuvvetlendirmek.
4. Tevbenin Allâh’ın kabûlüne muhtâç olduğunu unutmamak.
5. Tevbede ümitsiz olmamak.
6. Tevbeyi bir an bile ertelememek.

Bu şartları yerine getirirsek, tevbeyi edeple gerçekleştirmiş olurmuşuz.

İşte böyleee… Bu akşam da böyle, nice güzel bilgileri öğrendik. Pazartesi akşamı tekrar buluşmak ümit ve duâsı ile yatağımıza geçtik. ?

Eğer sizler de bu güzel programdan istifâde etmek isterseniz, ücretsiz kayıt ve bilgi için hemen 0542 808 82 58 numaralı telefonu arayabilirsiniz. ?

Müellife: Hatice SAĞLAM



4 Yorum

  1. Emine AKYASAN dedi ki:

    Mükemmel bir programdı. Yirmi dakîkalık bir programa ne de çok mânâ sığıyor şaşıyorum doğrusu! Bu program çok mühim bilgiler, tefekkürler veriyor bizlere…İlâhi kamera, utanma duygusu, yalnızken dahî yalnız olmadığını bilme hissî…Bunlar bâzen hazmedilmesi yıllar alabilecek bilgiler. Hazmını, idrâkini diliyorum.⚘?

  2. Işın Karasulu dedi ki:

    Gülberenk, ilaç gibi. Rabbim ona uzun ömür versin.

  3. Emine AKYASAN dedi ki:

    İhsan duygusunu çocuklara en güzel şekilde anlatan bir program oldu. “İlâhi Kamera” kavramını ilk duyduğumda 18 yaşındaydım. Şimdi düşünüyorum da, Gülberenk çocukları hakîkaten çok nasipliler. Rabbim her birini Gülberenk için sadaka eylesin. Âmin…
    Gülberenk, Ahir zamanda Nûh’un gemisi gibi…⚘?

  4. Eymen Ege Fırat dedi ki:

    Gülberenk Uykudan Önce’den çok faydalı şeyler öğreniyorum. Gülberenk şarkılarını da çok seviyorum, hep dinliyordum.

Yorum Yap