Sevgili Ziyâretçilerimiz,

Gülberenk Değerler Eğitimi Derneği’nin bir hizmeti olan Uykudan Önce Programları bütün heyecânıyla devam ediyor. 🙂

Bu akşamki programda, hep berâber, içimizi ve dışımızı; gizlediklerimizi ve ortaya koyduklarımızı düşündük. İçimiz nasıl, dışımız nasıl, kalbimiz de kalıbımız da düzgün mü, bunları sorguladık. İçi dışı düzgün olmaktan, olduğu gibi görünmenin ve göründüğü gibi olmanın gereğinden bahsettik.

Kabuğumuz düzgün, içimiz kurtlu olsa, bu ancak insanların aldanmasına sebep olurmuş. Kabuğumuz kötü durumda; fakat içimiz düzgün olunca da özümüzü korumamız zorlaşırmış.

Meğer insanların da elmalar gibi, kabuğu ve özü varmış. Kimse kimsenin kalbinin ve kafasının içini bilemezmiş. Kulaklarımız, düşünceleri duyamazmış. İnsanların kalplerinden geçirdiklerini bir tek Allah bilirmiş. Biz sadece tahmin eder, onda da çoğu zaman yanılırmışız.

Elmanın ve patatesin içini, nasıl kesip doğramadan veya soymadan göremiyorsak, insanların içinden geçeni de onlar dışa vurmadıkça bilemezmişiz.

Hani bâzı elmalar, dışından çok güzel görünüyor da içinde kurt veya çürük oluyor ya, insanların bazılarının da böyle, çok iyi ve düzgün görüntülerine mukâbil, kurt misâli duygularla dolu bir kalpleri ve çürük misâli bozuk fikirlerle dolu bir kafaları olurmuş. 🙄

İnsanlar da elmalar gibi çeşit çeşitmiş. Bâzılarının çürüğü içindeymiş. Bâzılarının çürüğü ise dışından da belliymiş. Kimileri ufacık bir çürüğü dert edip endişelenir, kimileri ise hâlini hiç dert etmeyip gafletle keyfedermiş. Kimi insanlar hatâlarını hemen fark edip pişman olurmuş. Kimileri ise nice hâtâlar yapar da hiç tevbe etmedikleri için, öylece ömürlerinin sonuna gelirlermiş. Allah’a güzelce kul olmayanlar, pişman ve üzgün; Gülberenk Çocukları ise içi dışı düzgün olurmuş.   🙂

Kimi insanlar çok nâzik ve kibar görünür,e temizler, saçlarını tarar; fakat duygularını ve düşüncelerini temiz tutamazmış. Yalan, tembellik, intikam, hîle, nefret, kibir, kıskançlık, kin, hırs gibi duygular birer kurt; isyân, riyâ, şükürsüzlük, haset, bencillik, inançsızlık gibi duygular da birer çürük gibiymiş. Bu duygularla dolu insanlar dışarıdan ne kadar temiz ve düzgün görünseler de ne yazık ki dışı sağlam için çürük meyvelere benzerlermiş. 😕

Gülberenk Çocukları, saygı, sevgi, edep, cömertlik, merhamet, sevgi, tevâzû ile fikirlerini; ümit, kanaat, huzur, şükür, îmân, rızâ ve zikirle de kalplerini tertemiz tutarlarmış. Bir Gülberenk Çocuğu, kalbini eline alarak gezmesi gerekse, hiç mahcup olmazmış. Çünkü o, ortaya çıktığında utanacağı bir düşünceyi ve duyguyu, içinde de barındırmazmış.

İç dünyâmızı da dışımızı da çok iyi muhâfaza etmemiz gerekirmiş. Bunu yapabilmenin en iyi yolu, Allah’ın emirlerini ve sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed sallâllâhu aleyhi ve sellem’in sünnetlerini yaşamaya çalışmakmış. Bunlara dikkat eden biri cesur olur ve doğruları söylemekten korkmazmış. Zaten insan, doğruyu söylemekten değil, doğruyu yanlış bir üslupla söylemekten korkmalıymış. Sabırla, sevgiyle ve şefkatle anlatmak, hakkı dile getirmek, şartmış.  🙂

Doğruluk, biz onu anlatmadığımızda gücenirmiş. Doğrular susarsa, yanlışlar temelli çoğalırmış. Haklı olan, doğru olan, dili dönen herkesin, iyiliği emretmesi ve kötülükleri yasaklamaya çalışması, bu hususta cesur olması lâzımmış.

Allah’ın farz kıldığı; yani kesin olarak emrettiği hususlarda hiçbirimizin tercih etme hakkı yokmuş.  Bu gerçeği bilmeyenlere öğretmek, yanlışlıklar yapanları doğruluğa dâvet etmek, en mühim bir vazîfeymiş. Bu sebeple, “Ne derler ki, ne tepki verirler ki?” diye düşünüp de hakkı söylemeyi ihmâl etmemek gerekirmiş.

İnsan, sevdiği ve iyiliğini istediği kişiyi ikâz edermiş. Rabb’imiz de bize bir işi, bize ne kadar faydası olacağını bildiğinden ve bizi umursayıp sevdiğinden emredermiş. Bu sevgiyi kalplerinde hissedebilenler, O’nun emirlerine sevinçle itâat ederlermiş. Bu sevgiyi hissedemeyenler ise namaz kılmakta, örtünmekte, oruç tutmakta… Kısacası Allah’ın emirlerine uymakta zorluk çeker, tembellik ederlermiş.

Edep, sessizce kenara çekilmek değil, lâzım olduğu yerde hakkı söyleyebilmekmiş. Edep, birinin karşısında saygılıymış gibi durmak değil, içi dışı bir samîmî bir insan olmakmış. Edep, herkes bir yana, Allah’ın huzûrunda olduğunu hiç unutmamak ve buna göre yaşamakmış.

İşte böyle! Düşüne düşüne, bir programın daha sonuna geldik. Hep berâber, içimizi de dışımızı da bilen Rabb’imizden, içi dışı düzgün kullar olmayı diledik.

Sonraaaa, yine her zamanki gibi, duyduklarımızı sindirmek ve güzelce dinlenmek için, huzurla uyumaya gittik.    🙂

 

 



31 Yorum

  1. Meryem Kocadurmuş dedi ki:

    Öncelikle emeğinize sağlık, hakkınızı helâl edin lütfen. Oğlumun ismi Mustafâ, gündüz edeb ve ahlâktan bahsetmiştim ama çok etkili olamamıştım siz bize şifa gibi geldiniz. İsmini duyunca dikkatlice dinledi ve bugün daha sâkindi. Bazen erken uyuyup kalıyor 6 yaşında olduğu için. ? Uyumadan önce benim dinlememi istiyor sabah da merakla soruyor. ? Sohbetimizin dâim olması dileğimle, Rabbim gücünüzü kuvvetinizi artırsın. ?

Yorum Yap