Kıymetli Ziyâretçilerimiz,

Uykudan Önce Programı’nda dün akşam “Sen olsaydın, ne isterdin?”, diye sorduk. ?

Bizler insanız ve kendimizce hep bir şeyler istiyoruz. Doğru anlaşılmak, sevilmek, takdir edilmek, yemek, içmek, uyumak…. İnsan olarak birçok ihtiyaçlarımız var ve bunlar karşılandığında, kendimizi huzurlu hissediyoruz. Vaktimizi ve kuvvetimizi boş yere harcayacak olan insanlardan hoşlanmıyoruz. İbâdetimizi, izzetimizi, aklımızı zarara uğratacak unsurlardan uzak durmak istiyoruz. Peki dünya bizden mi ibâret…? Değilmiş.

Meğer tüm yaratılmışlar da bizim gibi kıymeti bilinmeyi ve zâyî edilmemeyi istermiş.

Düşündüüüüük, düşündüüük, düşündüüüük:

Bir burun olsaydık, ne isterdik? Elbette güzel kokular almayı, temiz tutulmayı ve sevilmeyi. Kulak olsak? Güzel sesler duymayı, doğru, iyi ve gerekli konuşmaları dinlemeyi, muhafaza edilmeyi. Ayak olsak ne isterdik? Kötü ve yanlış yollarda yürütülmemeyi, hayırlı yerlere doğru yürütülmeyi, bütün gün koca bir vücûdu taşıdıktan sonra, akşamları dinlendirilmeyi.

Peki ya bir elma olsaydık, bizi kim yesin isterdik? Bir hırsızın mı yoksa güzel huylu bir velînin mi? Bir tabak yemek olsaydık, kimin vücûduna kuvvet katmayı dilerdik? Dedikoducu ve kıskanç birisinin mi, kardeşleri için de sevinebilen, payına düşenden râzı olabilen birisinin mi? Bir minder olsaydık, kimin bize oturup dinlenmesini isterdik? Bir zâlimin mi yoksa bir âlimin mi? Bir gül olsaydık, kime hediye edilmek isterdik sâhi? Ahlâksız birine mi yoksa muhterem birine mi? ?

Bütün bunları düşününce anladık ki yalnızca insan değil, diğer tüm varlıklar da aslında iyiliğe ihtiyaç duyarmış. Hayvanlar şefkat görmeyi, ağaçlar hayranlıkla ve tefekkürle seyredilmeyi ve iyi muamele görmeyi beklermiş. Sular israf edilmemeyi, hava kirletilmemeyi, toprak yok edilmemeyi istermiş. Hatta sâdece bunlar değil, küçük bir taş bile, en doğru yerde, en faydalı işte kullanılmayı hak edermiş. ?

Evet. Dünyâ bizden ibâret değilmiş. Allah’ın yarattığı her şeyin, üzerimizde bir hakkı varmış. Gülberenk Çocukları, eşyaya, bitkilere hayvanlara, canlı ve cansız varlıklara bakarken, işte bu şuurla bakar ve gereğini güzelce yaparmış.

Bu programda anladık ki en yakınımızdakilerden, yani annemizden ve babamızdan başlamak üzere, herkes ve her şey için, “Ben onun yerinde olsam, ne isterdim?” diye sorarak davranmalı ve sevgi, saygı, iyilik dolu bir hayat yaşamalıymışız. ?

İşte dün gece, bu güzel anlayışla ve günün tatlı yorgunluğuyla yataklarımıza gittik. Çok şükrettik. ?



6 Yorum

  1. Sevil Fırat dedi ki:

    İnşallah, Rab’bimizi tanıyan, Peygamberimizi seven, empati yapabilen, sağduyulu, cömert, merhametli, adâletli bir ? nesil gelecek, inanıyoruz?. Bu atılan tohumlar, gün gelip yeşerecek.? Sabırla bekliyoruz.. Teşekkürler Gülberenk!?

  2. Ayşe Kaya dedi ki:

    Öğrendik ki her şey, yaradılışına uygun olarak kullanılmak ister. Eyâlarımızı ve uzuvlarımızı en güzel şekilde kullanmayı öğrendik.

  3. Dilek Ertürk dedi ki:

    Geniş ufkunuz, sevginiz ve gayretiniz için çok teşekkür ederiz. Rabbim sizlerden râzı olsun.

  4. Emine Akyasan dedi ki:

    Bu programda empatinin sadece şahıslara değil, eşyalara karşı da yapılabileceğini hayretle gördük.
    Ve düşündük ki; her şeye bu gözle ve anlayışla baktığımızda hiçbir şeyi hoyratça kullanamayız.
    Yaptığımız her işte bunu düşünmeyi başarabilirsek gaflet perdemizi de epeyce aralamış, İslâm’ın eşyaya bakışını böylece yakalamış olabiliriz.
    Yine tefekkür, yine güzellik, yine şuur kattığın için teşekkürler Gülberenk⚘♥️

  5. Elif Karacan dedi ki:

    Uykudan Önce Programı bol bol tefekkür demek.???

  6. Işın Karasulu dedi ki:

    Bu programda da başkalarının yerine kendimi koyarak düşünmeyi ve istemeyi öğrendim. Anladım ki sadece benim isteklerim yokmuş…

Yorum Yap