Kıymetli Ziyâretçilerimiz,

Haftanın ilk gününde, Uykudan Önce Programı’na, “Yiyorsa Kalsın Şarkısı” ile başladık.

Hep birlikte, “Vaktimizden, sıhhatimizden, izzetimizden… Îbâdetimizden, ziyâretimizden, dirâyetimizden… Îmânımızdan, ihlâsımızdan, ihsânımızdan… Huzûrumuzdan, sükûnumuzdan, hudûdumuzdan yiyorsa kalsın! Dünyâmıza ve âhiretimize zararlı ise, âyetlere ve sünnetlere aykırı ise… Haram ise, ziyân ise, şüpheli ise uzakta kalsın!” dedik.

Meğer bâzen etrâfımızda, mikroplar ve virüsler gibi hareket eden insanlar olabilir ve bize zarar verebilirlermiş. Üstelik onlar, başkalarının mutluluğunu, huzûrunu çalmak; enerjisini ve sevincini yiyip bitirmek isterlermiş.

Parazit (asalak); bir canlıya bağımlı olarak yaşayabilen ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar verebilen organizmaya denirmiş. İşte aynı bu parazitler gibi; birilerinin sırtından geçinmeyi seven tembel, hazırcı kimseler de varmış. Herkes kendi mes’ûliyetini bilmeli ve birbirinin hayâtı için rahmet vesîlesi olmalı imiş.

Biz asalak değil; yük hafifleten insanlar olmalıymışız. İmkânlarımızı, vaktimizi, kuvvetimizi kimseye ziyân ettirmemeliymişiz. Ayrıca, dünyâmıza ve âhiretimize zarar verecek olan her şeyden uzak durmalıymışız. Burada temiz ve düzgün yaşarsak, vaktimizi güzelce değerlendirirsek, kimseye yük olmazsak, bir de Rabb’imizin emirlerini güzelce tutarsak zâten âhireti de kazanmış olurmuşuz.

Bizler kanaat, rızâ ve şükür ehli olursak, yol arkadaşlarımızla iyi geçinip onlara yardım edersek, kimsenin hakkını yemez de duâ alıp gönül sevindirirsek dünyâ bizim için âhirete giden bir yol olurmuş.

Hep birlikte, “Yolumuzun sonunda cennet mi olacak; yoksa cehennem mi..?” diye düşündük. Bu hususta, Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuş: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!”(Münâvî, Feyz-ül-Kadîr, V, 663) Anlayacağınız, sonumuzun cennet olmasını istiyorsak, yolumuzu cennete götürecek amellerle doldurmalıymışız.

Cenneti satın almak için illâ ki bedel ödemek gerekirmiş. Onun bedeli ise, Allâh’ın rızâsını kazanmak için fedâkârlık yapıp O’nun emir ve yasaklarına uygun yaşamakmış. İşte bu sebeple, mutlakâ doğru işler yapmalıymışız.

Allah, kimi kullarının dünyâ yolunu kısa, kimilerininkini de uzun tutarak, herkese farklı bir ömür vermiş. Üstelik, kimse vaktinin ne zaman biteceğini bilemezmiş. Pişmanlık yaşamamak için; ömrümüzü güzelliklerle doldurmalı ve hayırları ertelememeliymişiz.

İşte böyleeee… Bu akşam, hem bu güzel bilgileri öğrendik hem de tefekkür ettik. “Allâh’ım! Bizim yollarımızı sevinçle, iyilikle, güzellikle doldur ve sevmediğin her şeyden uzak eyle!” diye duâ ederek yatağımıza geçtik!

Eğer sizler de bu güzel programdan istifâde etmek isterseniz, ücretsiz kayıt ve bilgi için hemen 0542 808 82 58 numaralı telefonu arayabilirsiniz.?

Müellife: Hatice SAĞLAM



Yorum Yap