Kıymetli Ziyâretçilerimiz,

Bu hafta Satırdan Sadıra’ya Sen’siz Olmaz eserini dinleyerek başladık. Sevginin, inancın, gayretin ve azmin ancak yüceler yücesi Rabb’imizin emirlerine uyarak ve Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.s)’ın sünnetlerini yaşayarak mânâ kazanacağını anladık.

Su misâli akıp giden günleri ve ömrümüzü düşündük. O suyu kirletmemeye gayret etmenin, ne kadar da mühim olduğunu idrâk ettik. Mahşer ânını tefekkürle, şöylece duâya durduk: “Allah, o çetin anları hayırla, huzurla, kolaylıkla geçirmeyi nasîp eylesin! Âmîn!”

Dünyâda yaşadığımız sıkıntıların mahşer gününde yaşayacağımız çetin hesap için birer antrenman, ayrıca madden ve mânen kuvvet bulmamız için birer vesîle olduğunu hatırladık. Böylece , buradaki zorlukları gözümüzde ve gönlümüzde büyütmememiz gerektiğini düşünerek rûhumuzu dinlendirdik. Sonra dersimizin devâmında sağımızda, solumuzda olan şeylere baktık. Onları görebildiğimiz, seçebildiğimiz, hattâ yazıcı meleklerimizin varlığını inançla dile getirebildiğimiz için şükrettik!

Hep birlikte, etrâfımızda bulunan şeylerin NÎMET mi yoksa KÜLFET mi; DÜNYÂLIK mı yoksa ÂHİRETLİK mi olduğunu düşündük ve şunları idrâk ettik:

*Dünyâ diye bir şey yoktur. O ancak âhirete hazırlık yaptığımız bir tarla gibidir.

*Şu dünyâdaki her şey ancak ve ancak, O’nun bize kendisini bildirmek ve buldurmak için lûtfetmiş olduğu bir vesîledir.

*Etrâmızda bulunan demlikten deftere, kalemden iğneye her şey, âhirete hazırlanmamız için lûtfedilmiştir ve eşyâya bu tefekkürle bakmak bir ibâdettir.

*Dokunmak ve dokunulmak gıdâ gibi besleyicidir. Annelerimizin, babalarımızın, çocuklarımızın dokunulmaya, sevilmeye, öpülmeye ihtiyâcı vardır.

*En yalnız zamânımızda bile meleklerimizi öperek huzur bulabiliriz ve bu huzûrun zirvesine ulaşmak namazla mümkündür.

Meğer varabilen için iki cihan sevinciymiş secde… İnsan, meleklerini unutmadığı gibi Rabb’ini de unutmazsa, huzur denizinde yüzermiş. Canımız ne vakit daralsa, içimiz ne zaman boğulur gibi olsa, gafletimizden olurmuş. “Allah bizi, her an kendisiyle berâberlik; yâni ihsan şuuruna erdirsin!”, diye duâ etmek gerekirmiş.

Meğer etrâfımızda bulunan her şey; para, aba, çer çöp, kâğıt, duvar, tavan, kumaş, iğne: “Ben seni O’na götürmek içinim, ya sen nereye gitmektesin? Ben sana O’nu tefekkür ettirmek içinim, ya sen kimin düşüncesiyle vakit geçirmektesin? Ben senin âhireti kazanman içinim, ya sen beni ne için hebâ etmektesin?” diye haykırıp dururmuş. Bu haykırışları duyuyor muyuz duymuyor muyuz diye kendi kendimizi muhâsebe ettik!

En nihâyet, Sen’siz Olmaz eserini tekrar dinleyerek dersimize son verirken, O’nsuz hiçbir şeyin olamayacağını iliklerimize kadar hissederek huzur ve şükür ile özlerimize sefer ettik!

Eğer sizler de tekâmül vesîlesi olan bu güzel dersten istifâde etmek isterseniz, ücretsiz kayıt ve bilgi için hemen 05545301108 numaralı telefonu arayabilirsiniz. ?

Müellife: Hatice SAĞLAM



2 Yorum

  1. Sevil Fırat dedi ki:

    Bu dersler bir şifâ, dertlere deva Elhamdülillah. ?

  2. Emine Akyasan dedi ki:

    Her Cumâ,ayrı bir sühâ!
    Hakîkaten böyle. Tefekkür deryasına daldığımız bir ders daha işledik çok şükür. Eşyâya nasıl bakmamız gerektiğini, basit bir dünyalıkta dahi âhireti tefekkür edebileceğimizi… Rabb’imizin nîmetine bakıp O’nu bulabileceğimizi gördük…
    Gülberenk’le gönül gözümüzün önündeki sisler dağılıyor, çok şükür…⚘?

Yorum Yap